Kuzgunun Kültürel Tasvirleri

Efsanelerde ve edebiyatta kuzgunlar birçok yerde geçmektedir. Bunların çoğunda, geniş dağılıma sahip Bayağı Kuzgun (Karakarga) kastedilmektedir. Siyah tüyleri, gaklama sesi ve leşçil beslenmesi yüzünden kuzgun, uğursuz kuş olarak görülmüş ve mit ve efsane yaratıcılarının ilgisini çekmiştir.

Fransız antropolog Claude Lévi-Strauss, yaşam ve ölüm arasında ara bulucu bir hayvan olması sebebiyle kuzgunun (çakal gibi) mitsel bir durum kazandığına dair yapısalcı bir teori ortaya koymuştur. Leşçil kuşlar olarak kuzgunlar, ölümle ve kayıp ruhlarla ilişkili hâle gelmiştir. Örneğin:

* İsveç'te bir batıl inanca göre kuzgunlar, katledilen insanların hayaletleridir.

* Aborijin ve Kuzey Amerika efsaneleri gibi birçok kültürde kuzgunun, önceleri beyaz bir kuş olduğuna inanılmaktadır.

Resmî Kuş

Kuzgun, Kanada'da Yukon eyaletinin ve ayrıca Northwest Territories (Kuzeybatı Toprakları) eyaletindeki Yellowknife kentinin resmî kuşudur.

Kültürel Alanda Sembolizm ve Mitoloji

Kuzgun, pek çok antik mitolojide yer almaktadır. Yaygın hikâyelerden bazıları Yunan, Kelt, Kuzey, Pasifik Kuzeybatı ve Roma mitolojilerine aittir.

Greko-Romen Antik Çağ

Yunan (Grek) mitolojisinde kuzgunlar, kehanet tanrısı Apollon ile ilişkilendirilir. Talih sembolü oldukları söylenir ve ölümlü dünyada tanrının elçisidirler. Mitolojik anlatıya göre Apollon, âşığı Koronis'e casus olarak beyaz bir kuzgun (veya bazı versiyonlarda karga) gönderir. Kuzgun, Koronis'in ona sadakatsizlik ettiğine dair kötü haberlerle geri döndüğünde Apollon, hayvanın tüylerini siyaha çevirerek öfkesini kuzgundan çıkarır. Günümüzde kuzgunların siyah renkte olmasının nedeni budur.

Livy'ye (Romalı tarihçi Titus Livius) göre, Roma generali Marcus Valerius Corvus (M.Ö. 370-270) cüsseli bir Galyalı ile çarpışırken, miğferinin üstünde, uçarak düşmanının kafasını karıştıran bir kuzgun bulunuyordu.

Yahudi İncili ve Musevilik

Kuzgunlar, Yahudi İncili'nde birçok yerde geçmektedir. Hâkimler Kitabı'nda, Gideon tarafından mağlup edilen Medyen Krallarından birinin adı, "Kuzgun" anlamına gelen "Orev" idi.

Talmud metinlerinde kuzgunun, Nuh'un gemisinde sel sırasında çiftleşen üç canlıdan biri olduğu ve bu yüzden cezalandırıldığı belirtilmektedir. Şaşırtıcı şekilde, İzlandalıların Landnámabók kitabında -Nuh ve gemisine benzer bir hikâye olarak- Hrafna-Flóki Vilgerðarson, gemisini Faroe Adaları'ndan İzlanda'ya götürmek için kuzgunların rehberliğinden yararlanmaktadır.

Krallar Kitabı'nda (17:4-6) Tanrı, İlyas Peygamberi beslemeleri için kuzgunları görevlendirmektedir. Eyüp Kitabı'nda Eyüp 38:41'de kuzgunları kimin beslediği üzerinde durulmaktadır. Şarkıların Şarkısı 5:11'de Kral Süleyman, kuzgun kadar siyah saçlı olarak tanımlanmaktadır. Yeni Ahit'te de kuzgunlar, Luka 12:24'te Tanrı'nın hükmünün bir göstergesi olarak İsa Peygamber tarafından kullanılmaktadır.

Lizbon arması
Geç Antik Çağ ve Hıristiyan Orta Çağı

İberyalı Hıristiyan şehidi Zaragozalı Aziz Vincent (Saint Vincent of Saragossa) hakkındaki dördüncü yüzyıl efsanesine göre, Aziz Vincent idam edildikten sonra destekçileri gelip naaşını alana kadar kuzgunlar, başında bekleyip onu vahşi hayvanlara karşı korumuştur. Naaşı, Portekiz'in güneyindeki Cape St. Vincent (St. Vincent Burnu) olarak bilinen yere götürülmüştür. Mezarı üzerine, kuzgun sürüleri tarafından korunmaya devam eden bir türbe inşa edilmiştir. Arap coğrafyacı El İdrisi, "Kanisah al-Ghurab" (Kuzgun Kilisesi) olarak adlandırdığı bu yerdeki kuzgunların daimi koruma olayından bahsetmiştir. Portekiz Kralı Afonso Henriques (I. Afonso) (1139–1185) azizin naaşını mezarından çıkartmış ve yine kuzgunların eşliğinde gemi ile Lizbon'a getirtmiştir. Bu nakliyat, Lizbon armasında tasvir edilmektedir.

Bir kuzgunun, Nursialı Aziz Benedikt (Saint Benedict of Nursia) kutsadıktan sonra kıskanç keşişler tarafından üzerine zehir dökülen bir ekmeği alıp götürerek azizi koruduğundan da bahsedilir.

Alman İmparatoru Friedrich Barbarossa hakkında, Türingiya'daki Kyffhäuser Dağı veya Bavyera'daki Untersberg Dağları'nda bir mağarada şövalyeleri ile birlikte uyuduğundan bahsedilen efsanelerde, kuzgunlar dağın etrafında uçmaya son verdiğinde imparatorun uyanacağı ve Almanya'yı tekrar eski şaşalı günlerine geri döndüreceği anlatılır. Hikâyeye göre imparatorun gözleri uyurken yarı açıktır ve zaman zaman elini kaldırıp bir genci kuzgunların uçmayı kesip kesmediğine bakması için gönderir.

Odin'in omuzlarında Huginn ve Muninn
Cermen Kültürleri ve Viking Çağı

Cermenlere göre Odin sıklıkla kuzgunlarla birliktedir. Figür tasvirlerini kapsayan örneklerde Odin, İsveç'in Vendel Dönemi'nde 6. yüzyıl kolye ucu ve 7. yüzyıl miğferi üzerinde iki kuşla birlikte görülür. Geç dönem İskandinav mitolojisinde Odin, gözleri ve kulakları gibi hareket eden Huginn ve Muninn adında iki kuzguna sahip olarak tasvir edilir; Huginn düşünce ve Muninn hafıza ile ilişkilendirilir. Kuzgunlar her gün Hliðskjálf'tan havalanır ve Odin'e Midgard'dan haberler getirirler.

Kuzguna karşılık gelen Eski İngilizce kelime ‘hræfn'dir; Eski İskandinav dilinde ise bu kelime ‘hrafn'dır ve bu, sıklıkla kan dökme ve savaş işareti olarak bir arada kullanılmıştır.

Kuzgun, Vikinglerde yaygın olarak kullanılan bir nişandır. Ragnar Lodbrok, üzerine kuzgun nişanı işlenmiş ve Reafan adı verilen bir sancağa sahipti. Eğer bu sancak dalgalanırsa Lodbrok'un galip geleceğinden, sancak hareketsiz kalırsa da savaşın kaybedileceğinden bahsedilir. Kral Harald Hardrada'nın da Landeythan adı verilen bir kuzgun sancağı vardı. Kuş ayrıca eski bir Viking kolonisi olan Man Adası folklöründe de görülür ve arması üzerinde bir sembol olarak kullanılmaktadır.

Kelt Gelenekleri

İrlanda mitolojisinde kuzgunlar, Badb ve Morrígan figürlerinde savaş ve savaş alanı ile ilişkilendirilir. Tanrıça Morrígan, kahraman Cú Chulainn'in ölümünün ardından, onun omzuna kuzgun biçiminde konmuştu. Tanrı Lugh'un adı, Keltçede "kuzgun" için kullanılan bir kelimeden gelmektedir. Lugh güneş tanrısıdır ve sanat ve bilim yaratıcısıdır.

Kuzgunlar ayrıca, adı "kuzgun" anlamına gelen Gal tanrısı Bran the Blessed (Kutsal Bran) (Branwen'in erkek kardeşi) ile ilişkilendirilmiştir. Mabinogion'a göre Bran'ın başı, istilalara karşı tılsım olması için White Hill of London'a gömülmüştür. Bran, Mabinogion'un İkinci Bölümü olarak bilinen hikâyede devasa biri ve Britonların Kralı olarak tasvir edilmiştir ve Gal mitolojisindeki birkaç diğer karakter de Bran adı taşımaktadır. 12. veya 13. yüzyılda yazılmış olan The Dream of Rhonabwy (Rhonabwy'nin Düşü) efsanesinde de Kral Arthur’un şövalyesi Owain'in ordusu olarak sıklıkla kuzgunlardan bahsedilmektedir.

Londra Kulesi kuzgunları
Bir efsaneye eğer Londra Kulesi'ndeki kuzgunlar kovulursa, İngiltere Krallığı yıkılacaktır. Yüzyıllar boyunca en azından altı adet kuzgunun kulede yaşadığı düşünülmüştür. II. Charles'ın (1630 - 1685), Kraliyet Astonomu John Flamsteed'in şikâyetleri üzerine kuzgunların kovulmasını emrettiği söylenir. Ama kuzgunlar kovulmamıştır çünkü krala efsaneden bahsedilmiştir. Charles, İngiliz İç Savaşı'nın ardından, batıl inanç veya değil, böyle bir riski almamış, bunun yerine gözlemevini Greenwich'e taşıtmıştır.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Kule'deki kuzgunlarının çoğu, bombardımanların yarattığı etki nedeniyle helak oldu ve geriye sadece "Mabel" ve "Grip" isminde bir çift kuzgun kaldı. Kule'nin tekrar halka açılmasından kısa bir süre önce Mabel uçup gitti ve Grip'i biçare bıraktı. Birkaç hafta sonra Grip de muhtemelen eşini aramak için uzaklaştı. Bu olay birkaç gazetede yer aldı ve yazıların bazılarında eğer kuzgunlar Kule'yi terk ederse, Britanya İmparatorluğu'nun çökeceği efsanesi yer alıyordu. Bunun kısa süre sonrasında İmparatorluk parçalandığından, batıl inanç sahibi kimseler olayı efsanenin onaylanmasına yordular. Kule'nin 1 Ocak 1946 tarihinde halka açılmasının öncesinde, buraya yeni kuzgunların yerleştirilmesi sağlandı.

Orta Doğu / İslam kültürü

Kuran-ı Kerim'deki Habil ve Kabil hikâyesinde, Maide suresinin 31. ayetinde, kuzgunun, Kabil'in öldürdüğü kardeşinin cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini gösterdiği yer alır (Bkz. Maide suresi ayetler 27-31).

Hinduizm / Güney Asya

Tanrıça Dhumavati
Yoga Vasistha metninin bir bölümü olan Bhusunda hikâyesinde, karga biçimindeki çok yaşlı bilge Bhusunda, Hindu kozmolojisinde tanımlı olduğu üzere dünya tarihinde çağların bir başarısı olarak anımsanmaktadır. Meru Dağı'ndaki bir dilek ağacı üzerinde yaşayarak, birkaç felaketi atlatmayı başarmıştır. Kargalar, Hinduizm'de ayrıca ata olarak görülür ve Shraaddha ritüeli sırasında kargalara yiyecek veya yer fıstığı verme uygulaması hâlâ geçerlidir.

Bir Hindu tanrısı olan Shani, sıklıkla dev bir siyah kuzgun ya da karga üzerine binmiş şekilde resmedilir. Karga (zaman zaman kuzgun veya akbaba), Shani'nin vahanasıdır. Mülklerin koruyucusu olan Shani, bu kuşların hırsızlık eğilimlerini bastırabilmektedir.

Karga, geleneksel dindar Hindular tarafından, Pitrs (ruhlar/atalar) dünyasından bir haberci olarak görülür ve yıllık Shraddha ritüeli sırasında, Brahmanların yemeklerini yemelerinin ardından, pişirilmiş pirinç törensel olarak kargalara sunulur. Her Brahman hanesinde, herhangi biri yemek yemeden önce, Tanrıya (ailenin tanrısı) yiyecek sunulmasının ardından, kargalara günlük pirinçleri verilir. Bu görev evin hanımınındır ama Shraddha gününde, kargaları çağırma ve onlara pirinç topları verme ritüelini uygulayan kişi erkek olur.

Karganın gaklaması da ya kendisiyle uzun süredir iletişim kurulmamış akrabalardan bir mektup (haber) alınacağına ya da birtakım beklenmedik misafirlerin geleceğine dair bir işaret olarak görülür. Tecrübeli ihtiyar kimseler, karganın çatı, duvar vs. üzerinde hoplama veya yürüme biçiminden ya da gaklama tonu ve biçiminden bunun nasıl bir haber olduğunu anlayabilirler.

Bir kişinin bir iş veya yolculuk için yola çıktığı yol üzerinde alçak uçuş yapan karga, soldan sağa ya da tam ters şekilde uçuş yoluna bağlı olarak, olumlu veya olumsuz yorumlanan bir işaret olarak görülür.

Eski Tamil edebiyatında kargadan, gün doğumundan önce kalkmanın, insan görüşü ötesinde çiftleşmenin ve yemeği paylaşmak üzere dostları ve akrabaları davet etmenin bir örneği olarak bahsedilir.

Ayrıca Kuzgun, Bhutan'ın ulusal kuşudur ve tanrı Gonpo Jarodonchen'i temsil eder biçimde kraliyet şapkasını bezemektedir.

Kuzey Amerika, Pasifik Kuzeybatı Yerlileri

Kuzgun; Çimmesyanlar, Haydalar, Heiltsuklar, Tlingitler, Kwakiutller, Kıyı Salişleri, Koyukonlar ve İnuitler gibi Pasifik Kuzeybatı kıyısı yerli halk mitolojilerinde önemli role sahiptir. Bu yerli halk mitolojilerinde kuzgun, dünyanın yaratıcısıdır ama ayrıca düzenbaz bir tanrı olarak da görülür. Örneğin Tlingit kültüründe, daima açıkça ayırt edilmeseler bile iki farklı kuzgun karakteri vardır. Bunlardan biri yaratıcı kuzgundur; dünyayı biçimlendirmekten sorumludur ve bazen de karanlığa aydınlık getiren güç olarak görülür. Diğeri ise çocuksu kuzgundur; daima bencil, yaramaz, entrikacı ve iştahlıdır. Yüce Ruh her şeyi yaratırken, yarattıklarını ayırmış ve sedir ağacından yapılma kutularda saklamış. Yüce Ruh, bu kutuları insanlardan önce yaşamakta olan hayvanlara hediye olarak vermiş. Hayvanlar kutuları açtığında, dünyayı oluşturan her şey ortaya çıkmış. Kutularda dağlar, ateş, su, rüzgâr ve ayrıca bitkiler için tohumlar bulunuyormuş. Martıya verilen kutuda, dünyanın tüm ışığı varmış. Martı, kutusunu çok sevmiş ve kanadının altında saklayarak onu açmayı reddetmiş. İnsanlar kuzgundan, kutuyu açma ve ışığı salıverme konusunda martıyı ikna etmesini istemiş. Bunun üzerine kutuyu açması için ona yalvarmasına, ısrar etmesine, iltifatta bulunmasına ve onu kandırmaya çalışmasına rağmen, martı bunu kabul etmemiş. En sonunda kuzgun, öfkelenmiş ve martının ayağına bir diken batırmış. Kuzgun, martı acı nedeniyle kutuyu bırakana kadar dikeni daha derine itmiş. Sonrasında kutudan, dünyaya ışığı getiren güneş, ay ve yıldızlar çıkmış ve böylelikle dünyanın ilk günü başlayabilmiş.

Sanatçı Bill Reid, kuzgunu hem düzenbaz hem yaratıcı olarak bütünleştirerek, bir Hayda mitinden bir sahneyi tasvir eden The Raven and The First Men (Kuzgun ve İlk İnsanlar) heykelini yapmıştır. Bu mite göre hem karnı tok olan hem de canı sıkılan kuzgun, bir midye içine sıkışmış bazı yaratıklar bulmuş ve bunları serbest bırakmış. Bu korkmuş ve utangaç yaratıklar, dünyadaki ilk insanlarmış ve midyenin kabuğundan kuzgun tarafından kurtarılmışlar. Daha sonra kuzgun bu yaratıklardan sıkılmış ve onları kabuğa geri götürmeyi planlamış. Ama bunun yerine, bu erkek yaratıklara dişi eşler bulmaya karar vermiş. Kuzgun bir kitonun içinde birkaç dişi insan bulmuş, onları kurtarmış ve bu iki cinsiyete buluşma ve etkileşime geçme fırsatı vermiş. Daima düzenbaz olarak bilinen kuzgun, insanların çiftleşmesinden sorumluymuş ve onlara karşı kendisini çok koruyucu hissetmiş. Kuzgun yaratıcı olmakla birlikte, birçok Hayda mitinde ve efsanesinde sıklıkla insanoğlunun koruyucusu olarak yer almaktadır.

Puget Halici bölgesinden farklı bir kuzgun hikâyesinde, kuzgunun ilk başta, insanların dünyasından önce var olan ruhlar diyarında (aslen kuşlar diyarı) yaşadığından bahsedilir. Bir gün kuzgun, kuşlar diyarından sıkılmış ve gagasıyla bir taş alarak uçup gitmiş. Taşı taşımaktan yorulduğunda onu bırakmış; taş okyanusa düşmüş ve günümüzde insanların yaşadığı gök kubbeyi oluşturana dek genişlemiş.

Hayda yerlilerinden Gwaii tarafından anlatılan eski bir hikâye, Güneşin, Ayın, Yıldızların, Tatlı Suyun ve Ateşin dünyaya kuzgun tarafından nasıl getirildiği ile ilgilidir:

"Uzun zaman önce dünyanın başlangıcının kıyısında Boz Kartal, Güneşin, Ayın, Yıldızların, tatlı suyun ve ateşin koruyucusu imiş. Boz Kartal, tüm bu şeyleri saklı tutacak kadar insanlardan nefret ediyormuş. İnsanlar, ateş ve tatlı su olmaksızın, karanlıkta yaşıyormuş.

"Boz Kartalın güzel bir kızı varmış ve Kuzgun ona âşık olmuş. Önceleri Kuzgun, kar beyazı bir kuşmuş ve böylelikle Boz Kartalın kızından hoşlanmış. Kız onu babasının hanesine davet etmiş.

"Kuzgun, Güneşin, Ayın, Yıldızların ve tatlı suyun Kartalın hanesinin duvarlarında asılı olduğunu gördüğünde, yapması gerekeni anlamış. Kimsenin görmediği bir anda bunları alma fırsatını kollamış. Sonra bunların hepsini ve yanan bir meşaleyi çalmış ve bacadan yukarı doğru çıkmaya başlamış. Kuzgun dışarı çıkar çıkmaz Güneşi gökyüzüne asmış. Okyanusun ortasında bir adanın çok uzağına uçabileceği kadar çok ışık ortaya çıkmış. Güneş battığında Kuzgun, Ayı gökyüzüne asmış ve yıldızları farklı yerlere serpiştirmiş. Bu yeni ışıkla uçmaya ve çaldığı tatlı suyu ve meşaleyi taşımaya devam etmiş.

"Kuzgun yeniden kara üzerine gelmiş. Doğru yere ulaştığında, tüm suyu bırakmış. Su yere inmiş ve dünyadaki tüm tatlı suya sahip akarsular ve göller oluşmuş. Kuzgun artık, meşaleyi gagasında tutarak uçuyormuş. Ateşten çıkan duman, beyaz tüylerine değmiş ve tüyleri siyaha dönmüş. Gagası yanmaya başladığında, meşaleyi bırakıvermiş. Meşale kayalara çarpmış ve ateş, kayaların arasında saklanmış. İşte iki taşı birbirine vurduğunuzda kıvılcım çıkmasının nedeni budur.

Kuzgunun tüyleri, meşaleden çıkan dumanla siyaha döndükten sonra bir daha asla beyaz olmamış. Bu yüzdendir ki Kuzgun artık siyah bir kuştur."

Kuzgunun güneşi çaldığı ve serbest bıraktığına ve ilk insanların bir midye kabuğundan çıkardığına dair dikkate değer başka hikâyeler de vardır. Britanya Kolumbiyası'nda yaşamış olan Kwakiutlların bir hikâyesi, gelecekte kehanet görüşü gelişsin diye erkek çocuğunun doğumunun ardından plasentanın kuzgunlara ikram edilişinden bahseder; böylelikle, İskandinav geleneklerine benzer şekilde, kuzgun ile kâhinlik arasında bir ilişki kurulmuştur.

Bir efsanede kuzgun kendisini, gün ışığı kutusunun sahibinin bekâr kızı tarafından yutulan bir çam iğnesine dönüştürmüştür; kız hamile kalmış ve kılık değiştirmiş bir kuzgun dünyaya getirmiştir.

Sibirya, Kuzey Asya

Kutcha (ya da Kutkh) isimli kuzgun tanrı veya ruh, Rusya'nın uzak doğusundaki Koryakların ve diğer yerli Çukotka-Kamçatka halklarının şamanik geleneklerinde önemli yer tutar.

Kutcha, geleneksel olarak çeşitli insanlar tarafından çeşitli biçimlerde kutsanır ve birçok efsanede yer alır: Yaradılışta önemli bir figür olarak, insanoğlunun doğurgan bir atası olarak, güçlü bir şaman olarak ve bir düzenbaz olarak. Çukçilerin animist hikâyelerinde adı sıklıkla geçer ve Kamçatka'daki Koryakların ve İtelmenlerin mitolojisinde merkezî roldedir. Kutkh ile ilgili birçok hikâye, Pasifik Kuzeybatı kıyısı yerlileri arasındaki Kuzgun hikâyeleriyle benzerdir; bu durum Asya ve Kuzey Amerika halkları arasında uzun ve dolaylı bir kültürel bağlantı geçmişi olduğunu göstermektedir.

Savaşta savaşçıların kafaları üzerinden uçan iki kuzgun veya karga, Yakut mitolojisinde iki kötü savaş ve vahşet ruhu olan Elbis Kuha ve Ohol Uğola'yı temsil eder. Yahut şamanizminde, Uluu Suorun Toyon ve Uluutuar Uluu Toyon dâhil olmak üzere bazı diğer tanrılar veya ruhlar, "bulutlu gökyüzünün yüce kuzgunu" olarak tanımlanmaktadır.

Modern Edebiyat

Kuzgun, Batı dünyası edebiyatında sıklıkla kendisine yer bulmuştur:

* Susanna Clarke'ın Jonathan Strange & Mr Norrell (2004) romanında Kuzey İngiltere'nin uzun süredir kayıp olan büyücü kralı John Uskglass, Kuzgun Kraldır. Askerî eylemler sırasında veya bir yerde sihirle ortaya çıkarken, dramatik etki için sıklıkla kuzgun sürülerini toplar. Roman boyunca kuzgunlar, onun dönüşünün veya özel bir büyü hareketinin işareti olarak görülür.

* Neil Gaiman'ın American Gods romanında, Huginn ve Muginn kuzgunları önemli bir rol oynamaktadır.

* Charles Dickens'ın tarihî romanı Barnaby Rudge'ta kuzgun "Grip" önemli bir karakterdir.

* Joe Haldeman'ın Guardian (2002) isimli bilim kurgu romanında şekil değiştiren bir yaratık, Gordon ismindeki bir Tlingit şamanı ve bir kuzgun olarak görülmektedir.

* Christopher Marlowe'un The Jew of Malta (muhtemelen 1589 veya 1590) oyununda kuzgunun uğursuz kara görüntüsü kullanılmaktadır.

* Edgar Allan Poe'nun anlatı şiiri "The Raven"da (1845) kuzgun, doğa üstü bir haberci olarak yer almaktadır. Bu şiirde ve Dickens'ın kitabında kuşun konuşma gücü önemlidir.

* Branwyn Rhodes'un yazdığı ve Mike Kunde tarafından resimlendirilen Legend of the Ravens (2013) isimli çocuk kitabı, 1600'lerde II. Charles döneminde Londra Kulesi kuzgunları hakkındaki efsanelere dayanmaktadır.

* William Shakespeare, kuzguna diğer herhangi bir kuşa olduğundan daha fazla atıfta bulunur; Othello ve Macbeth gibi eserleri buna örnektir.

* Edmund Spenser'ın The Faerie Queene (ilk bölümü 1590 ve ikinci bölümü 1596) isimli eserinde kuzgunun uğursuz kara görüntüsü kullanılmaktadır.

* J. R. R. Tolkien'in The Hobbit (1937) isimli kitabında Carc oğlu Roäc, Yalnız Dağ (Erebor) Kuzgunlarının lideridir.

* Darren Shan tarafından yazılan The Saga of Larten Crepsley serisinin Ocean of Blood kitabında Mika Ver Leth, bir kuzgunun insan biçiminde görünen hâli olarak tanımlanmaktadır.

Sinema

* Disney'in The Lone Ranger (2013) filminde (Johnny Depp tarafından canlandırılan) Tonto karakteri, film boyunca bir kuzgunlu başlık takmaktadır.

* Disney'in Sleeping Beauty (1959) filminde Malefiz, Diablo isminde evcil bir kuzguna sahiptir. Bu kuş, Malefiz'in kullanışlı bir yardakçısıdır.

* Diablo, Maleficent (2014) filminde ise Diaval adıyla karşımıza çıkar ve gerektiğinde, (aktör Sam Riley tarafından canlandırılan) bir insana, bir köpeğe, bir ata ve bir ejderhaya dönüşür. İlk defa bir insana dönüştüğünde, Malefiz tarafından bir avcı ve köpeğinin elinden kurtarılır. Bu durum onu Malefiz'e borçlu hâle getirmiş görünmektedir ve Malefiz'in davranışları sıklıkla alaycı ve kınayıcı olsa da Diaval onu desteklemekte ve ona yardım etmektedir.

* Edgar Allan Poe'nun The Raven (Kuzgun) şiiri, 1915, 1935, 1963 ve 2012 yıllarında sinemaya uyarlanmıştır.

* Disney'in Snow White and the Seven Dwarfs (1937) filminde Kötü Kraliçe Grimhilde, evcil bir kuzguna sahiptir. Grimhilde'in kuzgunu isimsizdir ve tamamen sessizdir; akıbeti de belli değildir.


Çevirmen: Anıl Altın
Kaynak: Wikipedia > Cultural depictions of ravens
Tür örneği: Kalın Gagalı Kuzgun
Share this video :

Yorum Gönder

 
Support : Creating Website | Johny Template | Mas Template
Copyright © 2011. Belgesel Sosyete Karadeniz - All Rights Reserved
Template Created by Creating Website Published by Mas Template
Proudly powered by Blogger